Devletsiz Türk, Yurtsuz Kuş Gibidir
- Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK

- 24 Eki
- 2 dakikada okunur

Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK
Türk tarihinin temel gerçeği, bir milletin devletle kaim olduğu gerçeğidir.
Türk, devletsiz kaldığında yalnız toprak kaybetmez; dilini, dinini, geleneğini ve hafızasını da kaybeder. Bu yüzden “devlet” kavramı Türk düşünce tarihinde sadece bir yönetim biçimi değil, varoluşun kendisi olarak görülmüştür.
Devlet, Türk’ün Hafızasıdır
Bozkırdan medeniyete uzanan her Türk devletinde ortak bir ilke vardır: Devleti yaşat ki millet yaşasın.
Hunlardan Göktürklere, Selçuklulardan Osmanlı’ya kadar bu ilke yalnızca bir siyaset düsturu değil, tarihsel bilincin omurgası olmuştur.
Göktürk Kitabeleri’nde Bilge Kağan’ın “Üstte mavi gök çökmedikçe, altta yağız yer delinmedikçe Türk milleti, ilini töresini kim bozabilir?” sözleri, bu bilincin taş üzerindeki ifadesidir.
Ne zaman devlet zayıflamış, o zaman millet dağılmıştır.
Altın Orda’nın çözülüşü, Kırım Hanlığı’nın düşüşü, Kazan’ın sessizliği, Doğu Türkistan’ın hüzünlü direnişi…
Hepsi aynı hikâyenin farklı sayfalarıdır: Devlet yıkıldığında, Türk’ün sesi kısılır.
Devletsiz Kalmak, Kimliksiz Kalmaktır
Tarih, bize şu gerçeği defalarca göstermiştir: Türk toplulukları devletsiz kaldıklarında, kısa sürede başka medeniyetlerin inisiyatifine girmiştir.
Bir kısmı dillerini yitirmiş, bir kısmı dininden uzaklaşmış, bir kısmı ise kendi geleneklerini unutmuştur.
Devletin yokluğu, sadece siyasi bir boşluk değil, kültürel bir kopuştur.
Bu yüzden Türk için devlet, sınırların çizildiği bir harita değil; milletin ruhunu yaşatan bir organizmadır.

Cumhuriyet: Bin Yıllık Aklın Modern Sureti
Cumhuriyet, bu kadim devlet geleneğinin modern biçimidir.
Atatürk’ün “Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türkiye halkına Türk milleti denir” sözü, devletle millet arasındaki ontolojik birliği yeniden tanımlar.
Cumhuriyet, Türk’ün bin yıllık devlet aklının güncel tezahürüdür.
Bu aklın korunması, yalnız kurumlarla değil, toplumsal bilinçle mümkündür.
Zira devlet, kendisini halkın vicdanında yaşatmadıkça sadece bir yapıdır; ama halk onu kendi varlığıyla özdeşleştirdiğinde, devlet milletin kalbi olur.
Bugünün Uyarısı
Bugün devlet dediğimiz yapı yalnızca bir yönetim mekanizması değil; adaletin, güvenin ve ortak hafızanın taşıyıcısıdır.
Bir milletin devletine olan bağlılığı, aslında kendine olan saygısının ölçüsüdür.
Devletin varlığına yönelen her zafiyet, milletin geleceğini sarsar.
Bu yüzden Türk düşüncesinde “devletin bekası” yalnızca politik bir kavram değil, tarihsel bir varlık refleksidir.
Devlet Yaşarsa Millet Direnir
Tarih boyunca her Türk devleti yıkıldığında, onun külleri arasından bir yenisi doğmuştur.
Bu, bir tesadüf değil, devletsizliğin Türk için dayanılmaz bir hâl oluşudur.
Türk, devletsiz kalamaz; çünkü devletsiz Türk, yurtsuz kuş gibidir.
Devlet, Türk’ün hem sığınağı hem de onurudur.
O onuru yaşatmak, geçmişin hatırasına değil, geleceğin varlığına saygıdır



Yorumlar