top of page

Yeni Medyada Etik Sorunlar ve Gazetecilik Meslek İlkelerine Olan Etkileri

Güncelleme tarihi: 25 Şub


Yeni Medya
Yeni Medya
Yeni medyayahiçbir kısıtlama, şart olmadan herkes girebilmekte ve paylaşımlar yapabilmektedir. Bu paylaşımlar, hiçbir şekilde denetimden geçmediği için de etik ihlalleri doğurmaktadır.

  • Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK



Etik, felsefenin en eski disiplinlerinden biri olarak pek çok düşünür, yazar ve bilim insanı tarafından tanımlanmış bir kavramdır. Kelime kökeni olarak Eski Yunan’a kadar gider. Etik kavramı Yunanca, karakter ve davranış anlamına gelen “etos” sözcüğünden türetilmiştir. Ahlaki, ahlakla ilgili olarak tanımlanır. Fakat ahlak ve etik arasında fark bulunmaktadır (Çavdar, 2009, s.163). Etik, ahlaktan farklı olarak evrensel kabul gören kurallardır.

Etik sözcüğünün, köken ve anlamında “töre” ve “gelenek” dikkat çekici bir belirginlik göstermektedir. “Kelime kökü (ethos) ‘töre’, ‘gelenek’ anlamına geldiğinden törebilim de denilmektedir” (Tevrüz, 2007: 1'den akt. Gürel, 2009, s.176).


Etik, toplumda bir arada yaşayabilmek için insanlara yol gösteren ahlak normlarını içermektedir. O halde etik “ahlaki açıdan kabul edilebilir bireysel, kurumsal ve toplumsal değerlerin tanımlanması ve bu değerlerin insan davranışını değerlendirmenin temel kıstası olarak kullanılması” (Demir, 2006, s.25) olarak ifade edilebilir.


Genel olarak uygarlık tarihinde üç farklı etik anlayıştan söz etmek mümkündür (Erol, 2009, s.36):


1. Antik Yunan Filozofu Aristo, Altın Denge kuramını önermektedir. Aristo’ya göre erdem, aşırı iki uç arasında denge kurabilmektir. Bu denge etiğe işaret eder.


2. Alman Filozof Immanuel Kant  Görevci Etik Anlayışını önerir. Bu kuramda önceden belirlenmiş davranış ilkeleri vardır ve bu ilkeler evrensel olarak herkesi kapsar ve herkes için iyi ve doğrudur. Bu ilkeler etik ilkelerdir. Örnek olarak doğru haber verme evrensel bir meslek ahlak ilkesidir. Önceden ortaya konulan bu etik ilkeye uyan gazetecinin sergilediği davranış etiktir.


3. İngiliz Filozof Stuart Mill ise bunun tam tersi bir anlayışı etik sayar ve buna Yararcı Etik Anlayışı denir. Bu kurama göre doğruyu ve yanlışı ayıran sonuçtur. Bir eylemin sonucu iyi ise o eylem ve o eyleme ulaşmada kullanılan yol iyidir.


Etik bağlamda internet ve devamında yeni medya ele alındığında Prof. Dr. Ersin Töreci, Bilişim Dergisinde "İnternet Etiği" başlıklı yazısında şu görüşleri paylaşmaktadır: " İnternet etiği tanımlamanın amacı, özgür bir düşünce aktarma ortamı olan İnternet’te her düşünce rahatça sergilenirken her türlü olumlu fikrin ortaya çıkmasını sağlamaya yönelik olmalıdır. Kişilerin kendilerini geliştirici bir ortam olarak internetten yararlanabilmesi bu ortamın uygun kullanımını gerektiriyor. “İnternet Etiği” için yapılacak tanımların sosyal paylaşımı verimli ve etkin kılarken olumsuzlukları önleyici etken ise yine bireylerin kendi sağduyuları olacaktır. Günümüzde bilişim toplumuna giden yolda aykırılıkların giderilerek nasıl başarılı olunacağı geniş olarak araştırılmaktadır. İnsanoğlunun, değişen dünyadan kopmadan, kendisine de yabancılaşmadan düşüncesini yeni duruma nasıl ayarlayabileceği, insani duygularını nasıl geliştirebileceği merakla beklenmektedir. Etik değerlerin rolü belirleyici olacaktır diye düşünebiliriz. Etik değerlerin pek fazla önemsenmediği ülkemizde sorunun evrensel standartlarda ele alınmasına devam etmeliyiz. Etik değerlerin her bireye, her duruma uygun geliştirilebilmesinin güçlükleri olsa da yararlı bir girişim, yapılması gereken bir çalışma olduğu, sürdürülebilmesi gerektiği konusunda geniş bir görüş birliğinin sağlanabileceğini umuyoruz" (http://bilisimdergisi.org/s158).





Yeni Medyada Etik Sorunlar

Geleneksel medyadaki etik sorunlar varlığını devam ettirirken yeni medyanın insanların hayatlarına girmesi beraber, bu alanda da etik sorunlar baş göstermiş ve birçok yeni teknolojilerin sunduğu imkanlarla yeni etik konular gündeme gelmeye başlamıştır. Özel yaşamın gizliliği başta olmak üzere, telif hakları, kullanıcının çok fazla reklamsal içeriğe maruz kalması, genel ahlaka aykırı paylaşımlar vb. gibi daha pek çok etik sorunlar yeni medya için tartışılmaktadır.


Yeni medyada tartışılan etik sorunların temeli, kullanıcıların içerik oluşturmasından kaynaklanmaktadır. Yeni medyaya hiçbir kısıtlama, şart olmadan herkes girebilmekte ve paylaşımlar yapabilmektedir. Bu paylaşımlar, hiçbir şekilde denetimden geçmediği için de etik ihlalleri doğurmaktadır.


İnternet kullanıcılarının kendilerini ifade etmek, mesleki deneyimlerini, bilgi ve görüşlerini paylaşmak yerine sadece para kazanmak amacıyla içerik oluşturmaları ve diğer kullanıcılarla paylaşmaları sosyal medyanın amacına ters düşen davranışlardandır. Sadece reklam almak amacıyla “spam blog” olarak adlandırılan blogların oluşturulduğu görülmektedir. Kullanıcıların para kazanmayı birincil amaç haline getirmeleri oluşturulan içerikleri etik açıdan sorunlu hale getirmektedir (Mavnacıoğlu, 2009, s.68).


- Özel yaşamın gizliliği: Bireyin insan olmasından kaynaklı insan onurunun temelinde yatan özel yaşamın gizliliği hakkı yeni medya ortamlarında çeşitli şekillerde ihlal edilmektedir. Bu ihlaller: Görsel işitsel malzeme paylaşımı, etiketleme özelliğinin kullanımı veya e posta içeriklerinin izinsiz aktarılması, sosyal medya ortamlarındaki paylaşımların izinsiz aktarılması vb. (Binark ve Bayraktutan, 2013, s. 58).


-Telif/patent hakları: İnternette dolaşımda olan her içerik gibi telif ve patent haklarıyla korunan içerikler de birer enformasyondur. Enformasyonun paylaşımı ise temelde etik bir sorun değildir. Ancak telif ya da patent hakkına sahip kişi ya da kuruluşların enformasyonun sınırsızca dolaşması karşısında uğradıkları hak kayıpları da görmezden gelinemez. Bu noktada belirleyici unsurlardan biri, ticari kayıplar ile etik sorunlar arasındaki farkın doğru biçimde kurulmasıdır. Başka bir kişi ya da kuruluşun emeği ile kazanç elde etmek korsanlık veya haksız kazanç olarak tanımlanmaktadır ve durum hem ticari hem etik açıdan sorunludur. Ancak kazanç elde etmenin olmadığı durumlarda örneğin, "herhangi bir kullanıcının eline bir şekilde ulaşmış olan içeriği başka kullanıcı(lar) kazanç amacı olmaksızın paylaşması etik bir sorun mudur?" sorusunun yanıtıyla ilgili tartışmalar sürmektedir. Telif hakları ihlallerinin eski bir sorun olduğunu ortaya koyan pratiklerden birisi de intihaldir. Yeni enformasyon teknolojileri intihal sorununun mecralarını daha yaygın ve çeşitli kılmıştır. Örneğin bazı internet siteleri link verme yoluyla alternatif ya da rakip olabilecek sitelerin kullanıcılarını da kendi sitelerine çekerek link verilen sitenin telif haklarını ihlal edebilmektedirler. Özellikle hiçbir hizmet vermeden yalnızca link verme yoluyla oluşturulmuş toplama sitelerin bu zararı daha da artırması söz konusudur (Uzun, 2005, s.61). Telif hakları ihlali meselesinde önemli bir vurgu da internet ortamındaki bilgi ve enformasyonun daha kapsayıcı ifadeyle yeni medya ortamında var olan bütün içeriğin kamusal olduğu vurgusudur (Binark ve Bayraktutan, 2013, s. 66).


-İçeriğin asıl kaynağının gösterilmemesi: Yeni medya ortamında hemen hemen her konuda enformasyona hızla ulaşılabilmesiyle birlikte alıntılama ve "kopyala-yapıştır" içeriklerin de savaşı artmıştır. "Kopyala-yapıştır" başta internet gazeteciliği ve habercilikte görülse de dinamik yeni medya içeriklerinin, türlerinin ve sayılarının artmasıyla birlikte tüm alanlarda görülebilmektedir. Şüphesiz internet üzerinden yayın yapan bir site, başka bir sitedeki bilgiyi dolaşımını artırmak amacıyla yayınlayabilir. Ancak söz konusu bilginin alıntılandığı özgün üretimi yapan kaynağın gösterilmeden yayınlanması intihalin yeni medya ortamlarında en sık görülen biçimidir (Castells 2009'dan akt. Taş, 2012, s.253).


-Üretilen içeriklerin olgunlaşmadan ve doğruluğunun teyit edilmeden yayılması:  Yeni medya ortamlarının ve özellikle internetin enformasyonun dolaşımına kazandırdığı hızla birlikte belirli bir bilgiyi/enformasyonu ilk yayınlayan olabilmek geleneksel medya ile kıyaslandığında çok daha önemli olmaktadır. Bu hıza ulaşabilmek için elde edilen enformasyon teyit edilmeden doğrulanmadan "duyum" halindeyken dahi son derece ciddi bir biçimde yayınlanabilmekte, bu durum ise yanlış pek çok bilginin internette hızla dolaşıma girmesine sebep olmaktadır (Binark ve Bayraktutan, 2013, s. 70).


-Kişisel verilerin güvenliğinin sağlanamaması: Kişisel veri en basit anlamıyla kişinin hassas bilgilerini içeren veri demektir. Alternatif Bilişim Derneği'nin çevirerek yayınladığı European Digital Rights tarafından hazırlanan Veri Korumaya Giriş El Kitabı'nda "Genel hatlarıyla bir bireyin şahsen tespit edilmesine veya bir kişinin bir birey olarak diğerlerinden ayırt edilmesini sağlayan her türlü bilgi demektir" (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.73) şeklinde kişisel veri tanımlanmaktadır. Kişisel verilere yönelik tehdit kaynakları devlet temelli, çeşitli grupların girişimleri temelinde veya özel şirketlerin çıkarları temelli ortaya çıkabilir. Kişisel verilerin korunması, kişilere ilişkin verilerin toplanmasını, saklanmasını, kullanılmasını ve veri eşleştirmeden oluşan veri işleme sürecinin tüm aşamalarını kapsar. Yeni medya ortamlarında paylaşılan bilgiler kişisel bilgilerden oluşan bir veri tabanı oluşturabilir. Yeni medya ortamlarında artan ticari faaliyetler, kişisel verilerin güvenliğinin sağlanması gerekliliğini ortaya koyan en önemli gelişmedir (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.73).


-Veri madenciliği: Veri madenciliği, çeşitli bilgi parçaları arasında ilişkiler kurulması demektir. Özellikle yeni medya ortamlarında kullanıcıların verilerinin işlenmesi ve ortamda bırakılan dijital izler üzerinden yapılan veri eşleştirmesi ile kullanıcılara yönelik profil bilgileri çıkartılmaktadır. Buna göre şirketler ürünlerini daha iyi pazarlayabilmek için kullanıcıların kişisel bilgilerini toplayıp, onları belirli özelliklerine göre sınıflandırmaktadır. Bunun yanında tüketici internette bir sayfaya girip bir alışveriş yaptığında kendisi hakkında bir dijital iz bırakır. Ancak şirketler yalnız alışveriş sırasında kullanıcıların kişisel bilgilerini toplamaz, aynı zamanda kullanıcıların hangi sitelere girdiklerini, sosyal ağlarda nelerden hoşlandıklarını, hangi konuları izlediklerini, e-postalarında hangi kelimeleri kullandıklarını takip ederek bu kullanıcılara göre pazarlama stratejileri geliştirirler. Bu toplanan kullanıcı verilerini şirketler yalnız kendileri için kullanmaz, kullanıcının bilgisi ve rızası olmadan başka şirketlere de satarlar (Arslantaş ve Toktaş vd., 2012).


-Dijital gözetim olgusu: David Lyon’a göre gözetim “hakkında veri toplananları etiketleme ve idare etme amacı ile tanımlanmış ya da tanımlanmamış herhangi kişisel veri toplanması ve işlenmesidir. (2006, 13’ten akt. Binark ve Bayraktutan, 2013, s.76). İnternet ortamında yapılan dijital gözetimin nedenleri ve alanları şu şekilde sıralanabilir: Askeri ve istihbarat amaçlı, devlet yönetimi ve nüfus kontrolü amaçlı, iş gözetimi ve denetimi amaçlı, tüketim ve tüketici yapılandırması amaçlı (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.76).


“Günümüz toplumu 20. yüzyılın sonlarından itibaren elektronik ağlar ve dijital gözetim teknolojileri dolayımıyla huzur ve güven arayışı içinde bulunan bireylerin kendi rızaları ile gözetlenmeyi arzu ettikleri bir topluma dönüşmüştür” (Dolgun, 2008, 14).


Şirketler yalnız alışveriş sırasında kullanıcıların kişisel bilgilerini toplamaz, aynı zamanda kullanıcıların hangi sitelere girdiklerini, sosyal ağlarda nelerden hoşlandıklarını, hangi konuları izlediklerini, e-postalarında hangi kelimeleri kullandıklarını takip ederek bu kullanıcılara göre pazarlama stratejileri geliştirirler.

-Haber ve ticari enformasyonun sınırlarının belirsizleşmesi: İnternet sitelerinin ve çevrimiçi haber uygulamalarının başlıca gelir kaynaklarının, tıpkı televizyon yayıncılığında olduğu gibi reklam gelirleri olduğu unutulmamalıdır. Ancak yeni medyanın özellikleriyle birlikte, reklamların televizyonda olduğunun aksine genellenen bir çoğunluğa ulaştırılması yerine, özgül özellikleri tanımlanabilen belirli kişiler ya da gruplara ulaştırılması olanaklıdır. Bu noktada kullanıcıların ilgilerini belirli reklamlara çekebilmek için çoğunlukla reklamların habermiş gibi sunulduğu gözlemlenmektedir. Diğer taraftan yeni medyanın hipermetinsellik ve etkileşimsellik özellikleri, asıl haber metinleri içindeki bazı kelimelerin kullanıcıyı “reklama yönlendiren” anahtar noktalar olarak kullanılabilmesini de olanaklı kılmaktadır (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.80).


-Yoğun reklam içeriği: İnternet sitelerindeki açılış öncesi reklamlar, bannerlar vb. gibi reklam unsurları çoğunlukla web sayfasında kullanıcının ulaşmak istediği içerikten çok daha fazla yer kaplamakta, kullanıcıyı yorucu bir biçimde reklama maruz bırakmaktadır. (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.83).


-Yanıltıcı etiketleme ve başlıklandırılma: Ticari web sitelerinin temel gelir kaynakları reklamlardır. Bu anlamda reklamları olabildiğince fazla internet kullanıcısına ulaştırabilmek, web sitesinin temel amaçlarından biri haline gelmektedir. Bu amaca ulaşabilmek için web sitelerinde çoğunlukla bilerek yanlış ve sansasyonel etiketleme ve başlıklandırma kullanılmaktadır. Böylelikle internette gezinen kullanıcı, karşılaştığı sansasyonel başlık veya etiketi merak ederek bağlantıyı açmakta ve o sayfadaki içeriğin ne olduğunu öğrenirken, çok sayıda reklamı da bilgisayarında görüntülemektedir (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.84).


Etik ve Gazetecilik Meslek İlkelerine Olan Etkisi

Biçim değiştiren habercilik anlayışının doğal bir sonucu olarak ve meslekten olmayan vatandaş gazetecilerin ortaya çıkmasıyla yeni medyanın sunduğu yeni olanaklarla birlikte  bir takım mesleki deformasyonlar ve etik ihlaller de beraberinde gelmiştir. Yeni medya ve onun araçları, özgürlük alanları oluşturmak adına kullanıcısına önemli kolaylıklar sağlamıştır. Her yeni medya kullanıcısı kendi haberini kendisi üretebilmekte ve herhangi bir konuyla ilgili fikirlerini kendi mecrasında yayabilmektedir.


Bireysel özgürlükler ve ülke demokrasisi için bulunmaz fırsatlar doğuran bu yeni medya alanı, sınırsız özgürlük ve kuralsızlıkları sebebiyle aynı zamanda doğru ile yanlışın, iyi ile kötünün, yalan ile gerçeğin ayırt edilemediği kaotik bir ortam oluşturmaktadır. Yeni medya ile birlikte,  tarafsızlık, doğruluk gibi mesleğin temel ilkeleri haber yazımında öncelik sırasını yitirmektedir.  Aşağıda yeni medya gazeteciliğinde yaşanan etik ihlaller sunulmuştur:

Görüntüyle Oynama: Yeni medyada yapılan etik ihlallerinin başında görüntü manipülasyonları gelmektedir. Sayısal olarak kaydedilmiş bir fotoğrafın/görüntünün uygun yazılımlar kullanılarak değiştirilip yeniden düzenlenmesi olarak açıklanan görüntü manipülasyonları bugünlerde yeni medyanın gündemini oluşturmaktadır. Sosyal medya ortamlarında mesleki etik anlayıştan yoksun vatandaş gazetecileri görüntülerle oynayarak birçok olayda algı yönetmeyi başarmaktadırlar (Türk; 2014: 63-69).


Bilgi Yanılsaması: Sosyal medyada haber akışı belirsizlik ve tarafgirliğin yükseldiği dönemlerde hızlanmaktadır.  Geleneksel medyada gazeteci haber yayınlamadan önce araştırmasını yapar varsa kaynağı ile buluşur, bilgiyi doğrulatır, haberi hazırlar ve basılmak üzere yazı işlerine verir yazı işleri haberi değerlendirip yayımlar veya yayımlamazdı. Yeni medyada ise; mesleki etik kaygıları olmadan haber yayılımını sağlayan birçok amatör sosyal medya gazetecisi, haberin doğruluğunu kontrol etmeden, ilk yayan olma ve popüler olma isteğiyle, haberin yol açacağı sorunları hiç düşünmeden haberi yayınlanmaktadır. Bu sağlıksız durum bazen yalan haberlerin dolaşıma girebilmesine ve haberlerde manipülasyonun ortaya çıkmasına neden olabilmektedir (Türk; 2014: 63-69).




Sosyalleşme Sitelerinin Amacı Dışında Kullanımı: Sosyalleşme sitelerinde belli bir amaç için kurulan ve yakın arkadaş çevresiyle iletişime geçmek için oluşturulan sayfalar bazı durumlarda gazetecilerin haber materyaline ulaştıkları kanallar haline gelebilmektedir.   Bu durum bir yandan bu tür platformlardaki içeriğin kamuya açık olması ve haber değeri taşıdıkları durumda kullanılabilecekleri gibi bir argümanla olağan olarak görülebilecekken, diğer taraftan belirli bir amaç için üretilen içeriğin amacı dışında kullanılması nedeniyle bir sorun olarak düşünülmekte ve kullanıcıların mahremiyetlerinin ihlal edilip edilmediği gibi bir tartışmayı gündeme getirmektedir (Türk; 2014: 63-69)


İçeriğin İzinsiz ve/ve ya Kaynak Gösterilmeden Kullanımı: İnternet gazeteciliğinde ağ üzerinde bulunan herhangi bir haber ya da görüntüyü kopyalayabilmek çok kolay ve kısa sürede mümkün olabilmektedir. Bu durum, telif hakları konusunda sıkıntılara yol açmaktadır.


Reklam / Haber Ayrımının Yok Olması: Yeni medya ile birlikte online yayınlarda reklam ile haber içeriği arasındaki sınırlar aşınmıştır. Örneğin Amerikan Dergi Editörleri Derneği reklâm içeriği ile editoryal içerik arasındaki sınırların bulanıklaşmasının yarattığı sorunların aşılabilmesi için bir dizi ilke belirlemiştir. Buna göre sitenin içeriğini kontrol eden kuruluşun isminin ve logosunun açıkça belirtilmesi; tüm sayfalarda editoryal ve reklâm içeriğinin açık bir şekilde birbirinden ayrıştırılması; tüm  reklâmların ya da reklâm alanlarının “reklâmdır” şeklinde açıkça   işaretlenmesi; editörlerin reklâm için içerik üretmesine asla izin  verilmemesi; bir online yayının içindeki- ler kısmına, içindekiler dizinine  ya da editoryal içeriğe ilişkin bir listeye asla reklâm linkini  yerleştirilmemesi önerilmektedir (Pavlik,2001:116).


Yeni medyaile birlikte online yayınlarda reklam ile haber içeriği arasındaki sınırlar aşınmıştır.

Yeni Medyada Var Olan Etik Sorunların Nedenleri

1-Siyasi nedenler: Siyasiler de gücü ellerinde bulundurmak, ellerindeki gücü kaybetmemek ya da güçlerini hatırlatmak için yeni medya ortamlarını kullanmaktadırlar. Sansür veya denetim yoluna giderek etik konusunu ihlal etmektedirler.


2-Ekonomik nedenler: İnternete egemen güçlerin ticari ve kapitalist girişimler olması da etik sorunların nedenleri arasındadır (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.115). Ticari kazanç elde etmek için başvurulan yöntemler etik kuralları ihlal etmektedir. Örneğin; yukarıda sayılan kullanıcının yoğun reklamsal içeriğe maruz kalması gibi.


3-Kültürel nedenler: Yeni medya ortamlarında kullanıcıların kişisel haklarına yönelik  koruma ve kullanma konusundaki bilinç eksikliği de etik sorunları nedenleri arasında karşımıza çıkmaktadır (Binark ve Bayraktutan, 2013, s.120).


Sonuç

Her yeni teknoloji yaşam kolaylığı sağlamasının yanında etik sorunları da beraberinde getirmektedir. Tıpkı geleneksel medyanın her bir parçasının ortaya çıktığı andan itibaren etik tartışmalara konu olması gibi, bugün de yeni medyanın etik ihlalleriyle karşı karşıya bulunulmaktadır. Yeni medyadaki etik sorunlar ortaya çıktığı andan itibaren bilinmektedir. Bu sorunlara her geçen gün bir madde daha eklenmektedir.


Yeni medyayı herkes kullanmaktadır. Ancak kullanıcıların çok az bir kesimi bu ortamlardaki etik ihlallerine ve güvenliğe dikkat etmektedir. Özellikle Facebook gibi hem fotoğraf, hem video, hem yazı paylaşımı yapılan yeni medya ortamlarında kullanıcılar yapılan yorumlar nedeniyle birbirleriyle (birbirlerini tanımasalar da) ağız dalaşına girebilmektedir. Bu tür davranışlar içinde bulunan kullanıcılar için zaten etik, güvenlik vb. konular umursanmamaktadır.


Kullanıcıların yeni medya ortamlarında paylaşım sınırlarını çizememesi, özel hayata dair herşeyi paylaşması, kişisel bilgilerini cömertçe ortaya koyması, bulunduğu yerlerde beraber olduğu kişileri etiketlemesi güvenlik sorunlarına neden olabilmektedir. Kendileri dışında çocuklarının da yeni medya ortamlarında fütursuzca bulunmasını denetlememeleri/denetleyememeleri sonucunda da kavramın tam tersi "asosyal" bir neslin yetişmesine engel olamamaktadırlar.


Yeni medya ortamlarında özel yaşamın gizliliği, kullanıcıların yoğun reklamsal içeriğe maruz kalması, dilin kullanımı, genel ahlaka aykırı içerik paylaşımı, spam bloglar, sahte kimlikli profiller, yanıltıcı etiketleme ve başlıklandırılma ve nefret söylemleri etik ihlaller arasındadır.

Yeni medya ortamlarında kullanıcıların silinen bilgilerinin dahi bellekte depolandığı akıldan çıkarılmamalıdır. Facebook vb. birçok sosyal ağ, kullanıcılarının bilgilerini satmaktadırlar. Örneğin, sosyal ağlarda sözlü veya nişanlı olduğu belirten kullanıcılara mobilya, gelinlik-damatlık, ev dekorasyonu vb. düğünle ve evlilikle ilgili bilgi ve reklam içeren e-postalar firmalardan gelebilmektedir. Bir başka örnek ise, sosyal ağlarda yapılan mesajlaşmalarda araba satın alacağını yazan bir kullanıcıya da otomobil firmalarından e- postalar gelmektedir. Bu da, firmaların kullanıcıların evlilik hazırlığı içinde olduklarını veya otomobil almak için araştırma yaptıklarını bildiklerinin bir göstergesidir.


Etik ihlaller karşısında içerik sağlayıcı ve denetim kurullarına sorumluklar düşmektedir. Ancak en büyük sorumluluk kullanıcılara aittir. İnternette paylaşılan hiçbir bilginin gizli olmadığı göz önüne alınarak paylaşımlar yapılmalı, hatta mümkünse paylaşımlar minimum seviyede olmalı, gizli kalması gereken bilgiler internette paylaşılmamalıdır. Her ne kadar etik ihlaller karşısında yasa koyucular, kurullar, dernekler tarafından bir çaba harcansa da hiçbir çaba kullanıcının bilinçli olması ve özdenetimi kadar etkili olamayacaktır.


Sosyal medyada kullanıcıların oluşturduğu içerik var olduğu sürece etik sorun yaşanma olasılığı devam edecektir. Çünkü her kullanıcı içerik oluştururken kendilerine göre haklı nedenlerle ve farklı amaçlarla hareket etmektedir. Kimi içerik herhangi bir sorun oluşturmazken hatta kullanıcılar açısından faydalıyken kimi içerik ise hem içeriği üreten açısından hem de içeriği dağıtan açısından etik ve hukuki sorun oluşturmaktadır. Sosyal medya kullanıcı odaklı olduğu için bazı etik dışı sorunlar hukuki boyutlara taşınmamaktadır. Etik dışı davranışlar, ticari konularda, telif hakları ve kişilik haklarına saldırı durumlarında hukuki boyuta taşınmaktadır (Mavnacıoğlu, 2009, s.71).  


Kaynak

  • ARSLANTAŞ - TOKTAŞ, S. Vd., Türkiye’de Dijital Gözetim: T.C. Kimlik Numarasından E-Kimlik Kartlarına Yurttaşın Sayısal Bedenlenişi, Alternatif Bilişim Dermeği, http://ekitap.alternatifbilisim.org/turkiyede-dijital-gozetim.html, İstanbul, 2012.

  • BİNARK, M., BAYRAKTUTAN, G., Ayın Karanlık Yüzü: Yeni Medya ve Etik, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2013.

  • ÇAVDAR, G., Kamu Hizmeti Yayıncılığı ve Etik, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri (Ed. Mustafa Yağbasan), Elazığ, 2009.

  • DEMİR, V., Medya Etiği, Beta Yayınları, İstanbul, 2006.

  • EROL, G., Medya ve Etik: İnternet Haberciliğinde Nesnellik, Etik İlkelerin İçeriği, Uygulamadaki Sorunlar ve Televizyon Haberciliği İle Karşılaştırılması, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri (Ed. Mustafa Yağbasan), Elazığ, 2009.

  • GÜREL, T., Kurumsal Sosyal Sorumluluk ve Etik Kavramlarının Kuramsal Bağı Üzerine Bir İnceleme, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri (Ed. Mustafa Yağbasan), Elazığ, 2009.

  • MAVNACIOĞLU, K., İnternette Kullanıcıların Oluşturduğu ve Dağıttığı İçeriklerin Etik Açıdan İncelenmesi: Sosyal Medya Örnekleri, Fırat Üniversitesi İletişim Fakültesi Medya ve Etik Sempozyumu Bildirileri (Ed. Mustafa Yağbasan), Elazığ, 2009.

  • PAVLİK, John Vernon, Journalism and New Media, Columbia University Press, New York, 2001

  • TAŞ, O., Gazetecilik Etiğinin Meslek Sınırları: Profesyonellik, Piyasa ve Sorumluluk, İletişim Yayınları, İstanbul, 2012.

  • TÜRK, Mehmet Sezai, Yeni Medya ve Gerçeklik, İnternet ve Sosyal Medya, Kamuda Sosyal Politika Dergisi, Ankara-2014

  • UZUN R., Haber ve Telif Hakları, İnternet Gazeteciliğinde İntihal, İletişim Yayınları, İstanbul, 2005.

 

Not: Bu makale ICT MEDIA Dergisi'nin Ocak 2017 sayısında yayınlanmıştır. Makalenin PDF versiyonuna https://www.sezaiturk.com sitesinin Makaleler sayfasından ulaşabilir, linkten indirebilirsiniz....




Comments


bottom of page