Sosyal Sorumluluk Açısından Yeni Medyaya Bakış
- Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK
- 26 Şub
- 10 dakikada okunur
Sosyal sorumluluk açısından yeni medya hem bir araç hem de herkesin kullanımına açık bir kamusal alanı ifade etmektedir. Yeni medya, geleneksel medya haber üretim süreçlerinde gördüğümüz sorumluluğu ve haber kurgusu profesyonel ekipler tarafından hazırlanmış yayın ürününden daha ziyade kullanıcı her bir bireye içerik üretme hakkı vermektedir. Bu nedenle yeni medya için sosyal sorumluluğu sadece kurumsal sosyal sorumluluk olarak ele almak yanlış olur.

Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK
Sosyal sorumluluk, bireylerin ve tüzel kişiliklerin topluma karşı sorumluluklarının bilincinde olması ve bu sorumluluklarının gereğini yerine getirmesi anlamına gelmektedir. Sosyal yaşamanın bir sonucu oluşan kavram yeni medyada açısından, bu mecrayı kullananların sorumluluğu olarak ifade edilebilir.
Konuyu yeni medyada sosyal sorumluluğa getirmeden önce sorumluğu tarif etmekte fayda vardır. Sorumluluk, belirlenen bir göreve ve işi yerine getirmek için o işi yapmakla ödevli olan bir kimsenin uymak zorunda olduğu kurallar bütünü olarak tanımlanır (Özüpek, 2005: 9). Bu anlamıyla sorumluluk, bireye indirgenmiş bir kavram olarak bireyin görevlerini bilmesi ve bu görevleri yerine getirme yükümlülüğü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Sorumluluk bir başka tanıma göre “bir insanın iradi olarak ve bilerek yaptığı bir eylemin sonuçlarını kabul etmesi durumudur (Gökalp, 2010: 22). Bu tanımlardan yola çıkılarak sosyal sorumluluğu bireyin topluma karşı görevlerini bilmesi ve bu görevleri iradi olarak yerine getirmesi olarak tanımlamak doğru olacaktır.
İnsan, sosyal bir varlıktır ve toplumdan ayrı düşünülemez. Bu nedenle kişi kendi dışındaki kişilerin farkında olup, onların çıkarlarını da düşünmek zorundadır. Dünyayı algılayış ve bakış açısında oluşan insan merkezli sosyal devlet anlayışı, toplumsal hayata karşı duyarlı olma, geliştirme ve sosyal sorunları çözme/katkı saplama biçiminde tanımladığımız “sosyal sorumluluk” kavramını taşımıştır. Sonuçta başta devlet ve kamu örgütleri olmak üzere, özel sektör kuruluşları ve özellikle devletin yetersiz kaldığı yerlerde önemli bir paydaş olarak sivil örgütlenmeler, sosyal sorumlu olmak paydasında işbirliği içinde toplumsal fayda sağlamak üzere faaliyette bulunmaktadırlar. (Negiz, 2012: 201)
Sosyal sorumluluk “olumsuzlukları bertaraf ederek, olumlulukları öne çıkararak toplumun ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik olarak bir organizasyonun ahlaki, tepkisel ve sorumluluk gerektiren yükümlülükler şeklinde de tanımlanır.” (Top, 2012: 161) Bu tanımda toplum refahı da önem kazanır. Sosyal sorumlulukta, bireylerin, işletmelerin toplumdaki var olan refah düzeyini geliştirmekle beraber, mevcut refah durumunu da bozmaması gerekir.
“Sosyal sorumluluk duygusunu harekete geçiren dört kriter bulunur. Bunlar; kanuni düzenlemeler, toplumun baskısı, rakiplerin baskısı ve yöneticilerin/bireylerin vicdani sorumluluk hisleridir.” (Negiz, 2012: 204)
Kısaca genel bir tanım yapılacak olursa sosyal sorumluluk, çoğulcu yaklaşımın, toplumsal yaşamın ve güçlü karşısında zayıfın ezilmeden yaşamasının bir parçası olarak devlete, kurum ve kuruluşlara, sivil toplum kuruluşlarına ve toplumun temelini oluşturan bireye yüklenen, toplumun refah ve yararının amaç edinildiği ekonomik, yasal, ahlaki ve bireysel yükümlülüklerdir.
Sosyal sorumluluk neden gereklidir sorusunu şu başlıklar altında daha ayrıntılı bir şekilde cevaplamak mümkündür:
Ahlaki yaklaşımlar: Ahlak bir toplumda uyulması gereken kurallar bütünüdür. Toplumdaki ahlak anlayışı, topluma ve de toplumu oluşturan bireylere sorumlu olma gerekliliği yükler ve bu ahlak kurallarının yaptırımı toplumdan dışlanma ve ayıplanmadır.
Toplumsal Kural ve Yasalar: Yasalar ve kurallar topluma karşı sorumlu olmayı gerektirir.
Bir Arada Yaşama: İnsan sosyal bir varlıktır. “Toplum sözleşmesi, özerk ve özgür vatandaşların ve merkezileşmiş, güçlü devletin haklarını, her iki tarafın karşılıklı çıkarlarını gözeterek uyumlaştırmanın bir yoludur.” (akt. L’Etang, 2002: 163)
Toplumun beklentileri ve refahın sağlanması: 1960’lardan bu yana toplumun sosyal beklentileri artmış, ekonomik beklentilerin yanında sosyal beklentilerde gündeme gelmiştir. ( Kelgökmen, 2010: 307)

Medya diğer tüm kurumlar gibi bulunduğu ülkenin yönetim yapısına göre şekillenir ve yayıncılık faaliyetlerini o ülkenin normlarının kabul ettiği sınırlar içerisinde yürüttüğü sürece meşruiyetini en azından o ülke içinde sürdürebilir. Medyanın toplumun üçüncü gözü, 4. Güç odağı olabilmesi için özgürlüğünün olması gereklidir. Geleneksel medyada etik ve basının özgürlüğü çokça tartışılan konular arasındadır. “Özgürlük beraberinde yükümlülükler getirir ve toplumumuzda ayrıcalıklı bir yeri olan basın, çağdaş toplumda kitle iletişimin belli özsel işlevlerini yerine getirme konusunda topluma karşı sorumlu olma yükümlülüğünü taşımaktadır” (Mutlu, 2005: 235) Özgür olmak için önce sorumlu olmak şarttır. Bu tartışmaların bir sonucu olarak medyada sosyal sorumluluk kuramı oluşturulmuştur.
“Sosyal sorumluluk Teorisinin temeli, Chicago Üniversitesi Rektörü Robert Maynard Hutchins’in başkanlığında oluşturulan ve basın özgürlüğü kavramı üzerine çalışmalarını yoğunlaştıran Hutchins Komisyonu’nun 1942’de yayınlanan raporunda ve ilk kez 1956 yılında yayınlanan “Basının Dört Teorisi” adlı kitapta Theodor Peterson tarafından ortaya konulan fikir ve görüşlere dayanmaktadır.” (Özgen, 1998: 54-55)
Medya kuramları konusunda dünyada en yaygın olarak kabul gören Siebert, Peterson ve Schramm’ın “Four Theories of The Press” başlıklı çalışmalarıdır. Normatif medya kuramları ile ilgili en temel başvuru kaynağı olan bu eserin ardından bazı yeni sınıflandırma çalışmaları da yapılmıştır. Bu çalışmaya göre, medya kuramları Otoriter, Liberal Özgürlükçü, Sovyet Totaliter ve Sosyal Sorumluluk Kuramları olmak üzere dört ana başlık altında ele alınmıştır. Daha sonraları Williams’ın geliştirdiği eleştirel ve Neo–Marksist bir yaklaşımı savunan Otoriteci, Himayeci, Ticari ve Demokratik Medya Kuramları ile Keplinger’in ortaya attığı Otoriteci ve Demokratik Medya Kuramları, Siebert ve arkadaşlarının çalışmalarından esinlenerek üretilmiş kuramlardır. Bununla birlikte Denis Mc Quail, Siebert ve arkadaşlarının kuramlarını temel alarak bunlara yeni siyasi, sosyal ve ekonomik değişim ve dönüşümler nedeniyle Gelişme Aracı Kuramı ve Katılımcı Demokratik Medya Kuramı olmak üzere iki kuram daha eklemiştir.
Sosyal Sorumluluk Kuramına bakıldığında, özgürlükçü kuram içerisinde doğan ve ona bir tepki olarak gelişen bir kuramdır. Bu kuramın gelişiminde kitle iletişim araçlarının toplumun değil sahiplerinin, reklam verenlerin çıkarlarını düşünmesi ve toplumun beklentilerine cevap vermedeki eksiklik ve yetersizliği rol oynamıştır. Sosyal sorumluluk kuramı ülkelerin yapısal şartlarına bağlı olarak değişik biçim ve eğilimleri önplana çıkarmış ve medya denetlenmesi için, Basın Etik Kuralları, ,Ombudsmanlık veya Basın Konseyi gibi uygulamaları gündeme getirmiştir.
Sosyal Sorumluluk Kuramının maddelerini Denis McQuail (McQuail, 1994:128; akt. Gölcü, 2014: 104) şu şekilde sıralamaktadır:
Kitle iletişim araçları topluma karşı belirli görevleri kabul etmeli ve yerine getirmelidir.
Bu görevler başlıca, yüksek veya profesyonel öğreticilik, hakikat, doğruluk, nesnellik ve denge standartlarının oluşturulması şeklinde yerine getirilmelidir.
Bu görevleri kabul eder ve uygularken kitle iletişim araçları kanunlar ve yerleşmiş kurumlar çerçevesinde kendi kendini düzenleyici olmalıdır.
Kitle iletişim araçları suçu, şiddeti veya kamu düzensizliğini teşvik edici uygulamalardan kaçınmalıdır.
Kitle iletişim araçları bir bütün olarak çoğulcu olmalı, toplumların farklılıklarını değişik görüşlere yer vererek ve cevap verme hakkını tanıyarak aksettirmelidir.
Toplumun yüksek kalite standartları beklemeye hakkı vardır ve bu nedenle toplumun iyiliğini temin için müdahaleye izin verilebilir.
Kurama göre sadece basın değil, toplumu oluşturan bireyler de sorumludur. “Bu sorumlu özgürlük anlayışı Hutchins Komisyonu tarafından uluslararası alana da uyarlanmıştır.” (Akdemir, 2008: 11) Nitekim yeni medyada içeriği oluşturanlar da bireylerdir. Dolayısıyla yeni medya kullanıcıları açısından sorumlu olanlar, yeni medyayı kullanan bireyler olarak oldukça geniş bir kullanıcı kitlesini oluşturmaktadır.

Yeni medyanın bireysel kullanıcılara indirgenmesi, sosyal sorumluluğu sadece devlete, kurum ve kuruluşlara, özel şirketlere yönelik bir sorumluluk olmaktan çıkarak, yeni medyayı kullanan tüm bireylere yüklenen bir sorumluluğu da gerektirmektedir. Bu durumda sosyal sorumluluğu “Kamu, özel sektör ve sivil toplumun bir amaç etrafında toplanarak, ortak yaşama yönelimleri; bireysel- kurumsal çıkarları kadar toplumun genel çıkarlarını da geliştirecek ve koruyacak eylemlerin yapılması olarak ifade etmek mümkündür.” (www.siviltoplumakademisi.org)
Sosyal sorumluluk açısından yeni medya hem bir araç hem de herkesin kullanımına açık bir kamusal alanı ifade etmektedir (Şahin, 1990: 66). Yeni medya, geleneksel medya haber üretim süreçlerinde gördüğümüz sorumluluğu ve haber kurgusu profesyonel ekipler tarafından hazırlanmış yayın ürününden daha ziyade kullanıcı her bir bireye içerik üretme hakkı vermektedir. Bu nedenle yeni medya için sosyal sorumluluğu sadece kurumsal sosyal sorumluluk olarak ele almak yanlış olur.
Sosyal Sorumluluk Kuramının temel iddiası, toplumu bilgilendirme ve haberi sunmakla yükümlü olan basının ve de bu haberlerin yayılmasında önemli rolü olan kitle iletişim araçlarının sosyal sorumluluklarının bilincinde olma ve bu sorumlulukları yerine getirme zorunluluğunda olmasıdır. Kuramın ilkeleri ve bu ilkelere göre yeni medyanın nasıl bir rolü olduğu şu şekilde sıralanabilir:
Tartışma ortamı sunma: Sosyal Sorumluluk kuramı, medyanın çatışmayı tartışmaya döndürmekle de görevli olduğunu öne sürer. Bu açıdan değerlendirildiğinde yeni medya kişilere tartışma ortamı sunması açısından bu görevi yerine getirmektedir. Sosyal medya ve yeni medyanın kişisel kullanımı bireylere de bilgi sunma ve düşüncelerini ifade etme hakkı tanımaktadır.
Bilgiye kolay ulaşma: Yeni medya geleneksel medyanın evrimleşmiş halidir. Geleneksel hitabe yoluyla bu yeni mecrada yer alırken aynı zamanda danışma, konuşma ve kayıt gibi seçeneklerle geneli özel indirgemiş kitleyi bireye dönüştürmüştür. Yeni medya, bilgiye ulaşmada bireye büyük katkılar sağlamaktadır. Arama motorları yoluyla hazırlanmış bilgiye ulaşırken sorgulama, yorum yapma, değerlendirme ve dünyanın her yerindeki enformasyon kaynağına ulaşma imkânı vermiştir. Zamansal ve mekansal kısıtlılığın olmaması farklı bakış açılarıyla birlikte kullanıcıların kendi doğrularını oluşturmasına imkan tanır.
Suçu, şiddeti teşvik etmeme: Bu açıdan yeni medya olumlu da, olumsuz da kullanılabilmektedir. Yeni medyanın birleştirici gücü yanında insanları ayrıştırarak bir nefret söyleminin oluşmasına da olanak tanır. “Nefret söylemi; ırkçı nefret, yabancı düşmanlığı, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her tür ifade biçimi olarak görülebilir. Yeni medyanın heterojen bir yapıya sahip olması bu tür mesajların sosyal medya, forumlar, bloglar gibi alanlarda yayılmasına olanak tanımaktadır. Toplumsal olayların çıkış ve yaygınlaşmasında önemli bir etkinliğe sahiptir. Uygun kullanıldığında ise açıklayıcı, bilgi verici, yalanı düzeltici etkiye sahiptir.
Farklı kimliklere yer verme: Yeni medya kullanıcısının heterojenliği bu görevini gerçekleştirdiğini göstermektedir.
Toplumun iyiliği için müdahale: Medyadaki yasal düzenlemeler, gözetleme ve denetleme mekanizmaları yeni medyanın sınırsız bir özgürlüğe sahip olmadığının kanıtıdır.

Ekonomik Sorumluluk ve Yeni Medyadaki Yansımaları
Ekonomik sorumluluk temelinde karlı olmayı, ekonomiye katkıyı ifade etmektedir. Fakat bunun yanında ticarileşme olgusu medyanın sosyal sorumluluğunu göz ardı etmesi açısından tartışılmaktadır. Burton’a göre “ticari medya, tamamen kapitalist bir toplumsal sisteme ve ideolojiye değer verir. Bu da bu sistemin ve onun değerlerini taraf tutucu bir şekilde işleme eğiliminde olacakları anlamına gelir. Çünkü bu sistem kar etme ve hisselerin artırılması yoluyla sahip oldukları paranın çoğaltılması amacının güdülmesini desteklerler.” (Demir, 2007: 101) Yeni medyada ekonomik sosyal sorumluluğun daha çok kar elde etmek amacıyla kullanıldığı bilinen bir gerçektir.
Kitle iletişim araçları her zaman için güvenilir araçlar olarak karşımıza çıkar. İnsanlar medyada çıkan yorumlara güvenirler. Bu nedenledir ki birçok kullanıcı kalacağı oteli belirlerken, alışveriş yapmadan önce yeni medyadaki yorumlara bakarak araştırır. Bu yönüyle yeni medya ticari alanda doğru bilgi kadar yanıltıcı ve yönlendirici bilgide sunabilir. Çoğu zaman ticari firmalar kar elde etmek adına sosyal sorumluluğu unutmuş gibi davranmaktadır yeni medyada.
Yasal Sorumluluk ve Yeni Medyadaki Yansımaları
İnternet üzerindeki kullanıcıların, servisleri, sistemleri kullanma konusundaki sorumluluklarının bilincinde olması gerekliliğidir. İnternet bilgi paylaşımının yanı sıra hukuki sorunları da beraberinde getirmektedir. Yasal sorumluluk yeni medyada aşağıdaki konularda görünür kılınır:
Yasal Düzenlemeler: Türkiye’de 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunla gibi İnternet ortamına yönelik bazı yasal düzenlemeler bulunmaktadır. Fakat bu yasal düzenlemeler yeterli değildir. Bu nedenle interneti kullanan tüm bireylerin yasal sorumluluklarını bilmesi gerekir. Bir sistemdeki bilgilerin hileli yollarla alınması, kuralsızlıklar, yeni medyadaki yasal sorumluluğun göz ardı edilmesinden dolayı oluşan bazı hukuksal sorunlardır.
Denetim: Yasal düzenlemeler olmakla birlikte yeni medyadaki bazı yasal açıklar güvensizlik ortamının oluşmasına da sebep olmaktadır. Yeni medya imkânlarını kullananlar internetin özgürlükler ortamı olduğunu düşünür. “İletişim özgürlüğü kavramı, haber, bilgi, düşünce, inanç ve tutumların ortak semboller aracılığıyla gönderilmesi ve alınması sürecinde bireyler ve gruplar arasında veri akışını sağlayan tüm kitle iletişim araçlarını kapsayan bir anlama sahiptir. Ancak internet özgürlüğünün teknik özellikleri nedeniyle kendine özgü bir yapısı vardır. İnternet özgürlüğü yalnızca internet ortamında yapılan yayınlarla haber, düşünce ve kanaatlerin başkalarına serbestçe ulaştırılması ve aktarılması ile sınırlı değildir. Haber, düşünce ve kanılara, uluslararası ölçekte ulaşılması ve bu ölçekte kolayca yayın yapılması mümkün olduğu için özgürlüğün boyutu genişlemiştir.” (Sarmaşık, 2011: 32) Bu durum yeni medyada denetimi zorlaştırmakta, çoğu yasal düzenlemeler yeni gelişen iletişim teknoloji imkanlarının ortaya çıkaracağı sorunları denetleme konusunda yetersiz kalınmaktadır. Her özgürlüğün bir sınırı vardır. Bu sınır yeni medyada da kendisini gösterir. Mahkeme kararıyla erişime engellenmiş pek çok site bunun kanıtıdır.
Hak ve Ödevler: “Murdock ve Golding’in siyaset kuramcısı T. H. Marshall’dan aldıkları çağdaş yurttaşlık kavramının haklar şeklinde hayata yansıyan üç boyutu vardır. Medeni haklar bireyin sivil toplum içindeki özgürük alanını ilgilendirir. İfade, düşünce, basın vicdan hakları bu öbek içinde yer alır. Siyasal haklar yurttaşın siyasete katılma alanını belirtir. Ki katılarak kul olmaktan çıkarak yurttaş olur. Sosyal haklar ise 20. Yüzyılda geliştirilmiş kavramlara dayanır. Bazı enformasyon ve bilgi sistemlerine erişim bu öbek içinde bulunur.” (Şahin, 1990: 57)
Kullanıcıların e-devlet uygulamaları ve forumlar sayesinde yasal yükümlülüklerini öğrenebilme, düşüncelerini ifade edebilme, eğitim, bilgi edinme vs gibi anayasada yer alan temel hak ve hürriyetlerini yeni medya aracılığı ile gerçekleştirebilmektedirler.

Etik Sorumluluk ve Yeni Medyadaki Yansımaları
Yeni medya herkesin düşüncesini ifade edebilmesine olanak sağlarken bir yandan ahlaka aykırı mesajlarla başkalarının rahatsız edilmesi, masumiyet karinesinin ihlal edilmesi, dengesiz kullanım gibi ahlaki sorunları da ortaya çıkarmaktadır.
Yeni medya sunduğu imkanlarla; toplumsal birlik oluşturma, bilinçlendirme, toplumsal duyarlılığı sağlama açısından olumlu işlevleri yerine getirir. Fakat bunun yanında insanları galeyana getirme ve propaganda gibi etik sorunları da ortaya çıkarmaktadır. Yeni medya çok geniş bir bilgi kaynağıdır. Fakat bu bilgi ne kadar ahlaki ya da güvenilirdir, bu da yeni medyada tartışılan konular arasındadır.
Gönüllü Sorumluluk ve Yeni Medyadaki Yansımaları
Sosyal Sorumluluk Kampanyaları: Yeni medyada çok fazla sosyal sorumluluk kampanyası ile karşılaşılmaktadır. Bu konu ile ilgili web siteleri bulunmaktadır. Bireyler bile bu kampanyaları oluşturabilir. Fakat bu kampanyaların tümü iyi niyetli midir sorusunu da sormak gerekir.
Sponsorluk: Markalar varlıkları ve devamlılıkları için sosyal sorumluluğu önemserler. Çünkü tüketici duygusallığı iyi bir yatırımdır. Yeni medyanın mekân ve zaman sınırını aşması yerelden küresele seslenme imkanını sağlamıştır. Yeni medyadaki sosyal sorumluluk kampanyalarında sponsorluklara sıkça rastlanır. Sponsorluk aynı zamanda ekonomik sosyal sorumluluk örneğidir.
Bağışlar, Yardımlar: Yeni medya sunduğu imkanlarla bağış yapabilme kolaylığını tüm kullanıcıları sağlamaktadır. Zaman ve mekân sınırı tanımadan, bankaya gitmeden bağış ve yardım yapabilmek önemli kolaylıklar sağlar. Fakat yardım ve bağışların görülmeden ve bilinmeden yapılması aynı zamanda yeni dolandırıcılık olanaklarını da beraberinde getirmektedir.
Yeni Medyanın Sosyal Sorumluluk Açısından Sorunları
Yeni medyanın sosyal sorumlulukla ilgili sorunları, Mutlu Binark, “Yeni Medya ve Etik” isimli kitabında aşağıdaki başlıklar altında toplamaktadır (2013: 80-112):
Haber ve ticari enformasyonun sınırlarının belirsizleşmesi sorunu
Kullanıcıların yoğun reklama maruz bırakılması sorunu
İçeriklerin yanıltıcı bir biçimde etiketlenmesi ve başlıklandırılması sorunu
Nefret söyleminin varlığı
Bireyin yeni medya ortamında sadece tüketici olarak konumlandırılması sorunu
Diğer sorunlar:
- Anonimlik: Bilginin kim tarafından oluşturulduğunu bilmemek yeni medyada kötü niyetli kişilerin ayırt edilebilmesini zorlaştırır.
Sonuç olarak;
Sosyal sorumluluk açısından yeni medyada görülen en önemli sorun, yeni medyanın sorumsuz kullanımı oluşturur. Bu durumun önüne geçmek için yeni medyayı kullanan herkesin sosyal sorumluluk bilinci içerisinde hareket etmesi gerekir. Yeni medyada sosyal sorumluluktan ancak bu şekilde bahsedilebilir.
Yeni medya; hızlı, kapsamlı ve de bireysel kullanıma açık bir kamusal alanı temsil etmektedir. Dolayısıyla yeni medyada sosyal sorumluluk adına bireylere geniş görevler yüklenmektedir. Sosyal sorumluluk sadece bireyler için değil, kamu kurum ve kuruluşları, sivil toplum kuruluşlar ve şirketler tarafından da gerçekleştirilmektedir.
Yeni medyada bireylerin ve şirketlerin kar amacı gütmeleri, sosyal sorumlulukların bilinçli bir şekilde fırsatçılığa ve göz ardı edilmesine neden olabilmektedir. Yeni medyanın özgürlük alanı olduğu ve denetiminin olmadığı düşüncesi yeni medyanın sosyal sorumluluk açısından olumsuz etkileridir.
Yeni medyanın olumsuzlukları yanında toplumsal bilincin oluşturulmaya çalışılması, yeni medyada bireylere kadar indirgenen yardım kampanyaları ile bireyler bilinçlendirilmekte ve sosyal sorumluluklarını gerçekleştirebilmektedir. Bu açıdan yeni medya sosyal sorumluluğun önemli bir işlevini gerçekleştirmektedir.
Ülkemizde yeni medya, içeriğinin yoğunluğu açısından denetimi zor olan; fakat bazı yasal düzenlemelerle denetimsizliğin giderilmeye çalışıldığı bireysel kullanımlı kitle iletişim alanıdır. Bu yasal düzenlemeler yeterli olmamakla birlikte, yeni medyayı kullanan herkesin sosyal sorumluluk bilinci taşıması gerekir. Unutulmamalıdır ki, suçu engelleyen cezalar değil vicdanlardır. Yasalardan önce bilinçlendirme önemlidir.
KAYNAKLAR
Akdemir, Semra (2008) “Uluslararası Gazetecilik Etiğinde Sorumluluk ve Güç Kavramlarının Etkileşimi Üzerine Bir Değerlendirme.” A. Ü. İletişim Fakültesi Dergisi. Sayı. 10, 1-30.
Binark,Mutlu (2013) Yeni Medya ve Etik. İstanbul: Kalkedon Yayınları.
Demir, Vedat (2007, Ocak) Medyada Ticarileşme Olgusu. Marmara İletişim Dergisi. Sayı.12, 95-111.
Gökalp, Nurten (2010) Duygu ve Etik. Ankara: Ebabil Yayınları.
Gölcü, Ayşe Arsal (2012) Sosyal Sorumluluk Yaklaşımı Bağlamında Yerel Medya Mensuplarının Haber Üretim Sürecini Algılayış Biçimleri: Konya Yerel Basın Örneği. Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Konya.
Kelgökmen, Derya (2010) “İşletmelerin Kurumsal Sosyal Sorumluluk Düzeylerinin Belirlenmesine Yönelik Bir Literatür Taraması” Ege Akademik Bakış. 10 (1), 303-318.
L’ Etang, Jacquie (2002) “Kurumsal Sorumluluk ve Halkla İlişkiler Etiği” Halkla İlişkilerde Eleştirel Yaklaşımlar. Der. Jacquie L’ Etang ve Magda Piecczka. Çev. Gülcan Işık. Ankara: Vadi Yayınları, 153-187.
Mutlu, Erol (2005) Globalleşme, Popüler Kültür ve Medya. Ankara: Ütopya Yayınevi.
Negiz, Nilüfer (2012) “Türk Kamu Yönetimi Anlayışında Sosyal Sorumluluk” Farklı Bakış Açılarıyla Sosyal Sorumluluk. Ankara: Pelikan Yayıncılık.
Özgen, Murat (1998) “Basın Özgürlüğü Kavramı”, İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, sayı 7, 53–58.
Özüpek, Nejat (2005) Kurum İmajı ve Sosyal Sorumluluk. Konya: Tablet Kitabevi.
Sarmaşık, Jale (2011) “İnternet ve Hukuk”. İletişim ve Teknoloji. Editör Zeliha Hepkon. İstanbul: Kırmızı Kedi Yayınevi.
Şahin, Haluk (1990) Yeni İletişim Ortamı Demokrasi ve Basın Özgürlüğü. İstanbul: Basın Konseyi Bilimsel Araştırması.
Top, Seyfi (2012) “İşletmelerde Yönetim Mekanizması Anlayışı Bağlamında Kurumsal Sosyal Sorumluluğun Yeri”. Farklı Bakış Açılarıyla Sosyal Sorumluluk. Ankara: Pelikan Yayıncılık.
Not: Bu makale ICT MEDIA Dergisi'nin Mayıs 2017 sayısında yayınlanmıştır. Makalenin PDF versiyonuna https://www.sezaiturk.com sitesinin"Makaleler" sayfasından ulaşabilir, linkten indirebilirsiniz....
Comments