top of page

Türkiye’nin Savunma Sanayisi Yükselirken: Üniversiteler

Savunma sanayisi, teknik uzmanlığın ötesinde yenilikçi fikirler, derinlemesine araştırmalar ve yetkin insan gücüyle şekillenen bir alan. Türkiye’nin bu sektördeki başarıları, Baykar’ın İHA’ları, TUSAŞ’ın HÜRKUŞ projesi ya da Roketsan’ın füze sistemleriyle kendini kanıtlıyor. Ancak bu projelerin geleceğe taşınması için gençlerin ve akademisyenlerin yaratıcı enerjisi devreye girmeli.


  • Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK


Türkiye, savunma sanayisinde son yıllarda adeta bir devrim yaşıyor. İnsansız hava araçlarından (İHA) yerli üretim savaş gemilerine, gelişmiş füze sistemlerinden elektronik harp teknolojilerine kadar geniş bir yelpazede kaydettiği ilerlemelerle dünya sahnesinde dikkat çekiyor. Bayraktar TB2’nin sınır ötesi operasyonlardaki başarısı, TCG Anadolu’nun denizlerdeki görkemi, HİSAR hava savunma sisteminin teknolojik üstünlüğü gibi örnekler, bu yükselişin yalnızca birkaç parlak yansıması. Bu başarılar, tesadüf değil; yıllara dayanan bir vizyon, emek ve stratejik planlamanın meyvesi. Ancak bu ilerlemenin sürdürülebilirliği ve daha büyük başarılara dönüşmesi için bir unsur eksik: Üniversiteler. Türkiye’nin savunma sanayisi yükselirken, üniversiteler bu yolculuğun ayrılmaz bir parçası olmalı. Peki, bu nasıl mümkün olabilir? Gelin, bu soruya birlikte yanıt arayalım ve üniversitelerin bu yükselişe nasıl güç katabileceğini, örneklerle ve önerilerle keşfedelim.


Bilginin Gücü: Üniversiteler ve İnovasyon

Savunma sanayisi, teknik uzmanlığın ötesinde yenilikçi fikirler, derinlemesine araştırmalar ve yetkin insan gücüyle şekillenen bir alan. Türkiye’nin bu sektördeki başarıları, Baykar’ın İHA’ları, TUSAŞ’ın HÜRKUŞ projesi ya da Roketsan’ın füze sistemleriyle kendini kanıtlıyor. Ancak bu projelerin geleceğe taşınması için gençlerin ve akademisyenlerin yaratıcı enerjisi devreye girmeli. Örneğin, bir üniversite öğrencisinin bitirme projesi, bir savunma firmasının karşılaştığı teknik bir sorunu çözebilir. Mesela, Boğaziçi Üniversitesi’nden bir öğrencinin geliştirdiği bir yapay zeka algoritması, İHA’ların hedef tanıma doğruluğunu artırabilir. Ya da Yıldız Teknik Üniversitesi’nde bir malzeme bilimi öğrencisi, daha dayanıklı bir kompozit malzeme tasarlayarak zırhlı araçların ağırlığını azaltabilir. Bu örnekler, üniversitelerin teorik bilgiyi sahada fark yaratan çözümlere dönüştürme potansiyelini gözler önüne seriyor.




Ar-Ge ile Geleceği İnşa Etmek

Türkiye’nin savunma sanayisi yükselirken, üniversitelerin Ar-Ge faaliyetlerine daha fazla ağırlık vermesi kritik bir adım. Devlet, özel sektör ve akademi arasında kurulacak iş birlikleri, bu sürecin lokomotifi olabilir. TÜBİTAK’ın sunduğu destekler, bu noktada bir başlangıç fırsatı sunuyor. Örneğin, bir üniversite öğrencisi, TÜBİTAK 2209-A programı kapsamında bir savunma firmasıyla ortak bir proje geliştirebilir. Daha ileri bir öneri olarak, her üniversitede “Savunma Teknolojileri İnovasyon Laboratuvarları” kurulabilir. Bu laboratuvarlar, gençlerin fikirlerini prototipe dönüştürebileceği birer atölye gibi işleyebilir. Düşünün: Bir grup öğrenci, bu laboratuvarda bir araya gelip, bir radar sisteminin sinyal kaybını azaltacak bir teknoloji üzerinde çalışıyor. Ya da bir kimya öğrencisi, askerlerin zorlu koşullarda kullanabileceği bir enerji jeli tasarlıyor. Bu tür projeler, hem gençlerin ufkunu açar hem de sektöre doğrudan katkı sağlar.


Eğitimde Yeni Bir Soluk

Üniversitelerin savunma sanayisine katkısı, müfredatların güncellenmesiyle daha da güçlenebilir. Yapay zeka, siber güvenlik, robotik, malzeme bilimi gibi alanlar, savunma sanayisinin geleceğini belirleyen disiplinler. Bu nedenle, üniversitelerde bu konulara yönelik dersler artırılmalı ve uygulamalı eğitim ön planda tutulmalı. Mesela, bir üniversitede “Siber Savunma Teknolojileri” dersi açılsa ve öğrenciler bu derste bir siber saldırı simülasyonuna katılsa, hem teorik bilgi pekişir hem de pratik beceriler gelişir. Ayrıca, savunma sanayisi firmalarıyla staj ve mentorluk programları düzenlenerek öğrenciler sektöre hazırlanabilir. Örneğin, bir öğrenci ASELSAN’da staj yaparken bir elektronik harp sisteminin yazılımına katkıda bulunabilir. Bu deneyimler, gençleri sektöre ısındırır ve mezun olduklarında hazır birer profesyonel olmalarını sağlar.



İlham ve Farkındalık Yaratmak

Türkiye’nin savunma sanayisi yükselirken, üniversiteler sadece teknik katkı sunmakla yetinmemeli; aynı zamanda toplumsal farkındalığı artırmalı. Bunun için seminerler, yarışmalar ve paneller gibi etkinlikler düzenlenebilir. Örneğin, bir “Genç Mucitler Savunma Teknolojileri Yarışması” ile öğrenciler, kendi tasarladıkları mini İHA’ları veya robotik sistemleri sergileyebilir. Bu tür etkinlikler, hem gençlerin yaratıcılığını teşvik eder hem de eğlenceli bir öğrenme ortamı yaratır. Bir başka fikir olarak, savunma sanayisi liderleri üniversitelere davet edilerek öğrencilerle buluşturulabilir. Selçuk Bayraktar’ın bir kampüste vereceği bir konuşma, yüzlerce genci bu alana yöneltebilir. Bu ilham verici anlar, gençlerin hayallerini ateşler ve onları geleceğin öncüleri olmaya hazırlar.


Küresel Arenada Üniversiteler

Türkiye’nin savunma sanayisi, artık uluslararası bir marka haline geliyor. Üniversiteler, bu küresel yükselişte Türkiye’yi daha da ileriye taşıyabilir. Yurtdışındaki üniversitelerle ortak projeler, bu hedefin bir parçası olabilir. Örneğin, bir Türk üniversitesi, Imperial College London ile bir insansız deniz aracı projesinde iş birliği yapabilir. Bu tür çalışmalar, bilgi alışverişini artırır ve Türk akademisyenlerin vizyonunu genişletir. Ayrıca, Erasmus+ gibi programlar kapsamında savunma teknolojilerine yönelik öğrenci değişim programları başlatılabilir. Bir Türk öğrenci, İsveç’te bir savunma teknolojisi firmasında staj yapıp döndüğünde, bu deneyimi Türkiye’deki projelere yansıtabilir.


Gençler ve Akademi: Yükselişin Anahtarı

Türkiye’nin savunma sanayisi yükselirken, üniversiteler bu sürecin kalbinde yer almalı. Gençlerin merakı, akademisyenlerin birikimi ve sektörün dinamizmi birleştiğinde, ortaya çıkan güç sınırları aşar. Bir gün, bir Türk üniversitesinde doğan bir fikir, dünya barışına hizmet eden bir teknolojiye dönüşebilir. Mesela, bir öğrencinin tasarladığı bir sistem, bir doğal afette hayat kurtarırsa, bu hepimizin ortak gururu olmaz mı?

Sonuç olarak, Türkiye’nin savunma sanayisi yükselirken, üniversiteler bu yolculuğun en güçlü destekçileri olabilir. Eğitim, araştırma, ilham ve iş birliğiyle, gençlerimizi bu yükselişe ortak edelim. Çünkü bu başarı hikayesi, hepimizin katkılarıyla yazılacak ve geleceğe umutla taşınacak. Haydi, bu güzel geleceği birlikte inşa edelim!

 


Commentaires


bottom of page