Yeni Medya ve Demokrasi
- Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK
- 25 Şub
- 7 dakikada okunur
Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal paylaşım ağları milyonlarca insanı toplayarak yeni bir kamusal alan sağlarken, muhaliflerin sesini duyurduğu yeni agoralar olarak değerlendirilmektedir. Yeni medyanın en önemli rolü, yeni temsiller yaratma ve muhalif politik sesleri duyurması olmaktadır.

Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK
1.1.Giriş
Geleneksel medyanın kamuoyu oluşturmada, gündem kurmada, kamuoyunu biçimlendirmedeki etkililiği konusunda literatürde çokça araştırmaya, modele ve kurama rastlamaktayız. Toplumu sessizleştirmede ya da suskunlaştırarak rıza üretmedeki becerisini günlük yaşamımızda, seçimlerdeki seçmen davranışlarında yaşayarak görüyoruz. Gelenekselin etkisi devam etmekle birlikte yeni medyanın demokratikleşme ve özgürleşmedeki etkileri henüz tam olarak bilinmemekte.
Dünyada birçok toplumsal eylemlerde yeni medya ortamlarının yaygın olarak kullanıldığını ve özellikle ‘Arap Baharı’ gündemiyle birlikte internetin, devrim ve demokrasi adına yapabilecekleri konusunda kitleleri umutlandıran etkisi olduğu konusu üzerinde medyada birçok tartışmaya şahitlik ediyoruz. Geleneksel medyanın kaynaktan alıcıya olan tek yönlü bilgi akışı içerisinde kendine yer bulamayan seslerin, internet sayesinde kendilerini duyurabilecek alanlar bulabildiği, iletişimin simetrik ve daha demokratik bir biçime girmiş olduğuyla ilgili güçlü iddialarda konumuzun önemini arttırmakta. Bu makale ile; yeni medya ortamı içerisindeki iletişim araçlarının demokrasiye etkisinin olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğunu tartışmak, bu alanda yapılmış bazı araştırmaları ortaya koyarak konuya açıklık getirmek istiyorum.
Demokrasi
Demokrasi, Yunanca dimokratia sözcüğünden türemiş, Türkçeye Fransızca démocratie sözcüğünden geçmiştir. Genellikle devlet yönetim biçimi olarak değerlendirilmektedir. Ana yurdu Eski Yunan'daki filozoflar; Aristo ve Eflatun tarafından eleştirilmiş, halk içinde "ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlarla nitelendirilmiştir. Fakat demokrasi diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir. (http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi, erişim tarihi 03.06.2014)
Bir yönetimin demokratik olabilmesi için bir dizi demokratik özelliğe sahip olması gerekir. Bu kapsamda Dahl’a göre demokrasi için önemli olan temel yedi kriter şunlardır;
Yönetimle ilgili kararların anayasal olarak seçilmiş kişilere verilmiş olması,
Adil ve serbest seçimlerin belli aralıklarla yapılması,
Genel oy ilkesi,
Devlet memurluğu hakkının ayrımcılık yapılmaksızın tüm vatandaşlara açık olması,
İfade özgürlüğü,
Devlet ya da bir kişi ve kurum tarafından tekelleştirilmeyen farklı bilgi kaynaklarına herkesin ulaşabilmesi,
Örgütlenme özgürlüğü (siyasi partiler, sivil toplum kuruluşları ve çıkar gruplarını kurma, üye olma ya da yönetme gibi). (Aktaran, Akyazı ve Akyazı, 2013:207)
Demokrasinin en önemli özelliği halkın karar alma mekanizmasına katılımıdır. Bu sayede ancak halkın çıkarları, hak ve özgürlükleri korunmuş olur. Bunların sağlanması için katılım kanallarının açık tutulması, hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması gerekir. (Coşkun vd., 2012:209)
Keane (2010: 23), Batı demokrasilerinde iletişimin gittikçe artan önemine rağmen, kanı ve düşünce oluşturma ve temsil etme bakımından kiliselerin, siyasi partilerin ve sendikaların kısmen yerini almalarına rağmen, iletişimde eşitlik ve özgürlüğün anlamı konusundaki sorulara rağbet eden olmadığını belirtmektedir.
Keane’e göre, bu eğilimin kaygı uyandıran istisnası pazar liberalizmidir. Pazar liberalizmi denetim ve kıtlık yerine özgürlük ve seçenekler vaadiyle medya sektörünü muhtemel bir pazar olarak açmayı hedeflerken, aynı zamanda çoklu sahiplik yapılarının da önünü açmaktadır. Böylelikle denetimden uzak, çok uluslu şirketler tekelinde bir iletişim süreci yaratılarak, kamu için olan kamu yayıncılığı yerini salt küresel çıkarlar etrafında dönen özel yayıncılığa bırakacaktır. Bu durumda da kamu yararının sorgulanması adeta bir zorunluluk halini alacaktır.

2.2. Yeni Medya ve Demokrasi
İlk çağ filozoflarından Aristo’ya göre demokrasinin ilk ilkesi özgürlüktür. İletişim ise hem bireysel hem de toplumsal anlamda temel bir süreç hem de demokrasinin işleyişi için olmazsa olmaz bir koşuldur. Bu bağlamda bakıldığında tüm kitle iletişim araçlarını kapsayacak şekilde bir ülkedeki basın özgürlüğü o ülkedeki demokrasisinin ve özgürlüklerinin güvencesidir. Çünkü eşitlik, özgürlük, örgütlenme ve ifade özgürlüğü demokrasinin temel ilkelerinin başında gelmektedir. Yeni iletişim teknolojileri de sadece uzaktaki kişileri bize yakınlaştırmakla kalmayıp aynı zamanda demokrasinin tesisi misyonunu yerine getirmektedir. (Akyazı ve Akyazı, 2013:230)
Günümüzde bilgisayar ve internet teknolojilerinin gelişmesiyle ortaya çıkan sosyal medya ise hayatımızın birçok alanında olduğu gibi demokratik katılımın oluşmasında önemli bir araçtır. Sosyal medyanın katılımcı demokrasi bağlamında toplumsal ve siyasal katkıları dünyanın birçok yerinde olduğu gibi, ülkemizde de son yıllarda çok etkili olmaktadır. Siyasi partiler ve politikacılar, yurttaşlarla sosyal medya aracılığıyla oluşturduğu ağ, sosyal medyanın katılımcı demokrasiye katkısı olarak nitelendirilebilir.
Geleneksel kitle iletişim araçları tekelci bir sahiplikte bulunduğundan içeriğin belirlenmesi de merkezi iken, yeni iletişim teknolojileri sayesinde bu hegemonyaların yıkıldığı düşünülmektedir. Bu düşünce tarzı, iyimser bakış açısına sahip düşünür ve yazarların sosyal paylaşım ağlarının katılımcı demokrasiyi giderek güçlendireceği düşüncesini benimsemelerine sebep olmuştur.
Facebook, Twitter, Youtube gibi sosyal paylaşım ağları milyonlarca insanı toplayarak yeni bir kamusal alan sağlarken, muhaliflerin sesini duyurduğu yeni agoralar olarak değerlendirilmektedir. Yeni medyanın en önemli rolü, yeni temsiller yaratma ve muhalif politik sesleri duyurması olmaktadır (Karagöz, 2013, s.132).
Sosyal paylaşım ağları ve genel olarak yeni teknolojilerin demokrasi ve çok sesliliği sağladığını düşünen ütopist düşünürlerin yanında, bunların iktidar tarafından kendi iktidarlarını yeniden yaratmak için kullanıldıklarını düşünen eleştirel bakış açıları da bulunmaktadır.
Yeni medyanın demokrasi üzerindeki etkilerini araştıran Beyaz Rus siyaset bilimci ve yazar Evgeny Morozov, sosyal paylaşım ağlarının muhalif seslerin duyurulmasından çok otoriter rejim yanlıları için daha işlevsel olduğunu ifade etmektedir (Emre, 2013, s.246). Ona göre “küresel dijital panoptikon”, yurttaş-tüketicileri hem de düşük maliyetle gözetlemeye yaramakta ve yeni dijital diktatörlükler yaratmaktadır (Şener, 2013, s.263).
Çoban ise, geleneksel medya ile sosyal medya arasında ideolojik açıdan fazla bir fark olmadığını söylemektedir. Sosyal medyada paylaşılan haberlerin çoğu ana akım medyadan alınmakta ve bu sebeple ideolojik anlamda genel itibarıyla egemenlerin söyleminin dışında kalmamaktadır. Gerçeklik iktidarın sunduğu gerçekliktir ve iktidar sermaye sahiplerinde bulunmaktadır (Çoban, 2013, s.308).
Emre’nin Kornweitz’den aktardığına göre 1994 yılında ABD Başkan Yardımcısı Al Gore, “küresel bilişim altyapısı” oluşturmanın gerekçesini, “yurttaşların karar mekanizmalarına katılımının ağlar aracılığıyla sağlanıp, katılımcı demokrasinin gerçekleştirilmesi” şeklinde iyimser bir bakış açısıyla ele almıştır.
Arap Baharı olarak adlandırılan toplumsal hareketleri yakından takip eden İsveç Dışişleri Bakanı Bildt ise internetin demokrasi, değişim ve özgürlük için güçlü bir araç olduğunu, yeni medya teknolojileri ile hükümetlerin zamanla daha şeffaf olduğunu ve bunun da yurttaşları aktif olmak için teşvik ettiğini söylemektedir (Emre, 2013, s.239). Ancak tüm bu iyimser beyanlara rağmen iktidarın sosyal medyanın işlevi ile ilgili alttaki planları çok farklıdır. Giles’ın belirttiğine göre ABD hükümeti sosyal paylaşım ağlarını tehdit olarak görmekte ve bu konudaki hazırlıkları saklama gereği duymamaktadır:
ABD Savunma Bakanlığı sosyal ağları izlemek ve manipüle etmek için büyük bütçeler ayırmakta. Pentagon ülke dışında “Arap Baharı” gibi gelişmelerde sosyal ağlarda yönlendirme yapacakları ortamlar için de bu bütçeden faydalanacağı söylenmekte. Üstelik bu birim sahte hesaplar açarak yönlendirme yapmak için yazılım geliştirmeyi de hedeflemektedir. ABD Savunma Bakanlığı yetkilileri sosyal ağları tehdit olarak algılayıp kapatmak yerine, bilgi toplayıp önlem alacakları alan olarak görüyor. Bu yüzden gelişmeleri anında takip edecek yöntemler geliştiriyor (Çoban, 2013, s.312).
Morozov, internetin karanlık köşelerinin otoriter rejimler tarafından tutulduğunu iddia etmektedir. Morozov son dönemde dünyada gerçekleşen “devrimler”in sosyal medya ile olan ilişkisinin abartıldığını düşünmektedir.

Morozov ve Gladwell gibi yazarlar, toplumsal hareketlerdeki sosyal paylaşım ağlarının rolüne eleştirel bakmakta ve devrimleri yapanın teknoloji değil, insanlar olduğunun, yüzyıllardan gelen tarihsel gerçeklik tarafından ortaya koyulduğunu öne sürmekte ve sosyal paylaşım ağlarının etkisine daha soğukkanlı yaklaşmak gerektiğini savunmaktadırlar (Emre, 2013, s.243). Morozov internet ve sosyal paylaşım ağlarının otoriter hükümetlere karşı ezilen halkları özgürleştirmek için silah, sakinleştirici ve hata yapmaz olarak tanıtan söylemleri eleştirmektedir. Ona göre halk bölünemeyecek kadar küçük bir zaman diliminde Twitter’da gücü elinde tutabilecekse de bu geçici olacaktır. Sosyal paylaşım ağlarına katılmak özgürleşmek değil, tam tersine sisteme entegre olmaktır (Ferreras, 2013, s.289).
Şener’e göre sosyal medya, temsili demokraside kitle iletişim araçlarının etkileşimsizliğine mahkum bırakılan vatandaşların alternatif sesi olmaktadır (Şener, 2013, s.270). Güney Asya’da dijital teknolojilerin kullanımı kadınlar gibi geleneksel görünmeyen grupların “sessizlik” duygusunu dönüştürmüş, onların seslerini duyurabilecekleri bir alan açmıştır (Baban, 2012, s.65). Reig’e göre ise sosyal paylaşım ağları sivil örgütlenmeleri mümkün kılarak, mesajları küreselleştirerek ve kolektif zekayı teşvik ederek vatandaşlar için gerçek katılım olanaklarını genişletmiştir (AktaranFerreras, 2013, s.282).
Sosyal medya tüm dünyada yurttaşlar arasındaki demokrasi ve özgürlük talebinin yayılmasında ve artmasında güçlü bir iletişim aracıdır. Az gelişmiş veya gelişmemiş ülkelerde yaşayan yurttaşlar sosyal medya sayesinde gelişmiş ülkelerdeki refah ve demokrasi seviyesini öğrenme dünyayla bütünleşme imkânı bulabilmektedirler. Aynı zamanda bu ağlar yurttaş ve politikacı arasındaki iletişiminde çift taraflı olmasına destek olarak şeffaflık, özgürlük ve demokrasi taleplerinin yükselmesine sebep olmaktadır. Günümüzde sosyal ağlar temsili demokrasiden, katılımcı demokrasiye geçişte birincil role sahiptir ve her geçen gün yeni yollar açıyorlar. (Çildan, Ertemiz, Tumuçin, Küçük, Albayrak 2012; 8)
Günümüzde politikacıların hala geleneksel medya araçları ile yurttaşlara mesaj yollamaları eleştirilse de son yıllarda sosyal medyayı bilgi verme, tanıtım, propaganda, eleştiri, sosyal sorumluluk alanında yavaş da olsa kullanmaya başladıkları görülmektedir. Özellikle sosyal medyanın politikacılar ve yurttaşlar arasındaki mesafeyi azaltması, interaktif bir etkileşime olanak sağlaması, demokratik sisteme ve katılıma işlevsellik kazandırmaktadır. (Babacan, Akyol, Topbağ 2012; 667)
Sonuç olarak, demokratik ve yeni bir kamusal alan olarak tanımlanan sosyal medyanın toplumun her kesiminden bireyleri sanal bir ortamda buluşturduğu ve iletişim düzenin baştan sona dönüştürdüğü bir gerçek olarak ortadadır. Buna karşın, sosyal medya demokrasi gereği kamusal alanın özelliklerini sansürsüzlük ve özgürlük anlamında taşımasa da, bireylerin fikir paylaşımı, tartışma ve müzakerede bulunduğu bir alandır. Bireyler, kendilerini ifade etme hakkını “sosyal medya” isimli bu sanal mecrada dilediğince değil, belirli sınırlar içerisinde yapabilmektedir. Sosyal medyanın çoğulcu, özgürlükçü ve eşitlikçi bir alan olduğu varsayımı onlara bu hakkı tanımakta iken, “sansür” olgusu tam tersini savunmaktadır. Şüphesiz, sosyal medyanın geldiği son noktaya bakıldığında artık üst yönetimin alt tabakayı yönettiği bir düzen yerine, alt tabakanın üst yönetimi denetlediği, uyardığı ve yorumladığı bir düzen oluşmuştur. Salt fikir ve duygu paylaşım alanı olmayan bu alanın örgütleyici bir gücü olduğu da görmezden gelinmemelidir.
İnternet, sosyal medya ve dijital dünya zor yetişilir bir hızla gelişmeye devam ediyor ve edecek. Akademisyenler ve araştırmacılar yeni medya konusunda kendilerini sürekli yenileme ihtiyacı duymaktadırlar. Henüz çok taze ve durulmamış olan sosyal medya fikri hakların korunması açısından yeterli korunma düzeyine henüz sahip değil. Gelecekte geliştirilecek uygulamalar, üretilecek içeriklerin şekli ve içerik üretici-tüketicilerin beklentileri medyanın hukuki boyutunu da zaman içinde şekillendirecek gibi gözüküyor.
Kaynakça
1. AKYAZI, Erhan ve AYAZI Ayşegül; “Yeni Bir Demokrasi Platformu Olarak Sosyal Medya: TBMM 24. Dönem Milletvekillerinin “Twitter” Ortamındaki Mevcudiyetleri ve “Suriye Krizi” Üzerinden Mesaj İçeriklerinin Analizi”, içinde Yeni Medya’da Demokrasi, (s.205-225), Literatürk Yayınevi, İstanbul, 2013.
2. BABACAN, Emin Mehmet, Mevlut Akyol, Hasan Topbağ, Ayça Çekiç Akyol, ‘Demokrasinin E- Dönüşümü’, 2012. (http://iys.inonu.edu.tr/webpanel/dosyalar/1427/file/m_eminbabacan.pdf, erişim tarihi: 04.06.2014)
3. COŞKUN, Vahap vd., İnsan Hakları ve Demokratikleşme Süreci, Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2012.
4. ÇİLDAN, Cihan; ERTEMİZ Mustafa; TUMUÇİN, H. Kaan; KÜÇÜK Evren, Albayrak, Duygu; “Sosyal Medyanın Politik Katılım ve Hareketlerdeki Rolü”, Bilkent Üniversitesi, Bilgisayar Teknolojisi ve Bilişim Sistemleri Bölümü, Ankara 2012.
5. ÇOBAN, Savaş; “Siyasi Bir Ajan Olarak ‘Sosyal Medya’; içinde Bilgili, C. ve Şener, G. (Ed.) Sosyal Medya ve Ağ Toplumu - 2: Kültür, Kimlik, Siyaset (2. bs.) (s.307-320).Grafik Tasarım Yayıncılık, İstanbul, 2013.
6. EMRE, PERRİN ÖĞÜN, “Muhalefet ağlarda ilerliyor mu? Ağlara takılıyor mu?”, içinde Bilgili, C. ve Şener, G. (Ed.) Sosyal Medya ve Ağ Toplumu - 2: Kültür, Kimlik, Siyaset (2. bs.) (s.233-251), Grafik Tasarım Yayıncılık, İstanbul, 2013.
7. FERRERAS, Eva Maria, “İspanya’da Kasım 2011 Genel Seçimleri’nde 15-M Hareketi’nin Twitter Analizi” içinde Bilgili, C. ve Şener, G. (Ed.) Sosyal Medya ve Ağ Toplumu - 2: Kültür, Kimlik, Siyaset (2. bs.) (s.233-251), Grafik Tasarım Yayıncılık, İstanbul, 2013.
8. KARAGÖZ, Kezban; “Yeni Medya Çağında Dönüşen Toplumsal Hareketler ve Dijital Aktivizm Hareketleri”, İletişim ve Diplomasi Dergisi- 1, 131-156, 2013.
9. KEANE, John, Medya ve Demokrasi, çev. Haluk Şahin, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2010
10. ŞENER, Gülüm; “Toplumsal Mücadele Alanı Olarak Sosyal Medya”, içinde Bilgili, C. ve ŞENER, G. (Ed.) Sosyal Medya ve Ağ Toplumu - 2: Kültür, Kimlik, Siyaset (2. bs.) (s.233-251), Grafik Tasarım Yayıncılık, İstanbul, 2013.
11. http://tr.wikipedia.org/wiki/Demokrasi, erişim tarihi 03.06.2014
Not: Bu makale ICT MEDIA Dergisi'nin Şubat 2017 sayısında yayınlanmıştır. Makalenin PDF versiyonuna https://www.sezaiturk.com sitesinin "Makaleler" sayfasından ulaşabilir, linkten indirebilirsiniz....
Comments