top of page

Üniversiteler: Türkiye’nin Dünyaya ve Gönül Coğrafyamıza Açılan Kapısı

Üniversitelerimizin müfredatları, Türkiye’nin açılım politikalarına ve gönül coğrafyamıza uyum sağlamalı. Afrika’ya yönelik dersler kadar, Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar’ı ele alan içerikler de geliştirilmeli. Mesela, tarih bölümleri, Osmanlı’dan günümüze Balkanlar’daki Türk izlerini inceleyen bir ders sunabilir. Uluslararası ilişkiler öğrencileri, Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğini analiz eden projeler yapabilir.


  • Prof. Dr. Mehmet Sezai TÜRK


Türkiye, son yıllarda küresel sahnede etkisini artıran bir ülke olarak dikkat çekiyor. Afrika’dan Asya’ya, Ortadoğu’dan Latin Amerika’ya uzanan açılım politikaları, Türkiye’yi uluslararası alanda daha görünür kılıyor. Ancak bu açılım, sadece coğrafi sınırlarla sınırlı değil; aynı zamanda gönül coğrafyamız dediğimiz, tarihsel ve kültürel bağlarla bağlı olduğumuz bölgeleri de kapsıyor. Türk Cumhuriyetleri ile gelişen ilişkiler de bu vizyonun önemli bir parçası. Üniversitelerimizin, Türkiye’nin dünyaya ve gönül coğrafyasına açılan kapısı olduğunu idrak etmesi ve bu doğrultuda hareket etmesi, hem akademik hem de toplumsal bir sorumluluk. Gelin, bu vizyonu derinlemesine ele alalım.


1. Küresel Vizyonun Temeli: Uluslararasılaşma ve Gönül Coğrafyamız

Üniversitelerimizin uluslararasılaşma vizyonu, yalnızca Batı’ya veya gelişmiş ülkelere değil, aynı zamanda gönül coğrafyamıza da yönelmeli. Türkiye, Afrika’ya açılıyorsa, üniversitelerimiz bu açılımın bir parçası olmalı. Bu vizyon, Balkanlar, Orta Asya ve Kafkaslar gibi gönül coğrafyamızı da kapsamalı. Mesela, Bosna Hersek’ten veya Kosova’dan gelen öğrenciler için özel kontenjanlar açılarak, bu bölgelerle tarihsel bağlarımız akademik düzlemde pekiştirilebilir.


Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler ise ayrı bir önem taşıyor. Kazakistan, Özbekistan, Türkmenistan, Kırgızistan ve Azerbaycan ile gelişen bağlar, üniversitelerimiz için büyük bir fırsat sunuyor. Örneğin, bir Türk üniversitesi, Kazakistan’daki bir üniversiteyle ortak bir mühendislik programı başlatsa, bu hem Türk öğrencilerin Orta Asya’yı tanımasını sağlar hem de iki ülke arasındaki teknoloji transferini hızlandırır. Uluslararası öğrenci ofisleri, bu bölgelerden gelen gençlere rehberlik etmek ve entegrasyonlarını kolaylaştırmak için daha aktif rol alabilir.


2. Müfredatta Kapsayıcı Perspektif: Gönül Coğrafyamız ve Dünya

Üniversitelerimizin müfredatları, Türkiye’nin açılım politikalarına ve gönül coğrafyamıza uyum sağlamalı. Afrika’ya yönelik dersler kadar, Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar’ı ele alan içerikler de geliştirilmeli. Mesela, tarih bölümleri, Osmanlı’dan günümüze Balkanlar’daki Türk izlerini inceleyen bir ders sunabilir. Uluslararası ilişkiler öğrencileri, Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye arasındaki ekonomik iş birliğini analiz eden projeler yapabilir. Bir öğrencimiz, Özbekistan’daki yatırım imkanlarını incelediği bir tez çalışmasıyla, bu bölgedeki potansiyeli ortaya koyabilir ve bir Türk firmasının dikkatini çekebilir. Bu tür çalışmalar, teoriyi pratiğe dökmenin güzel bir örneği.


Ayrıca, mühendislik ve teknoloji alanlarında gönül coğrafyamıza yönelik projeler teşvik edilmeli. Örneğin, Azerbaycan’ın enerji sektörüyle iş birliği yaparak yenilenebilir enerji üzerine bir ders tasarlanabilir. Tıp fakülteleri, Orta Asya’daki halk sağlığı sorunlarına odaklanan araştırmalar yapabilir. Bir Türk üniversitesinin geliştirdiği mobil sağlık uygulaması, Kırgızistan’daki köylere ulaşırsa, bu hem insani bir katkı hem de gönül bağlarını güçlendiren bir adım olur.


3. İş Birlikleri ve Araştırma: Köprüler Kurmak

Uluslararası iş birlikleri, üniversitelerimizin dünyaya ve gönül coğrafyasına açılımında kilit bir rol oynuyor. Afrika’daki üniversitelerle ortak projeler kadar, Türk Cumhuriyetleri ve Balkanlar’la da iş birlikleri artırılmalı. Örneğin, bir Türk üniversitesi, Özbekistan’daki bir üniversiteyle tekstil teknolojileri üzerine bir araştırma merkezi kursa, bu hem ekonomik hem de akademik bir kazanım sağlar. Geçtiğimiz yıl, Azerbaycan’daki bir üniversiteyle yapılan ortak bir jeoloji projesi, Hazar Denizi’ndeki enerji kaynaklarının daha verimli kullanılmasına yönelik bir model geliştirdi. Bu tür iş birlikleri, hem bilimsel birikimi artırır hem de kardeş ülkelerle bağları derinleştirir.


Gönül coğrafyamızda Türk iş dünyasıyla iş birliği de önemli. Mesela, Balkanlar’da faaliyet gösteren bir Türk firması, bir üniversitenin lojistik bölümüyle çalışarak tedarik zincirini optimize edebilir. Bu, öğrencilerin gerçek projelerde deneyim kazanmasını sağlar ve Türkiye’nin bölgedeki ekonomik varlığını güçlendirir.



4. Küresel ve Kültürel Vatandaşlar Yetiştirmek: Gençlerin Rolü

Üniversitelerimizin amacı, gençleri hem küresel hem de gönül coğrafyamıza duyarlı bireyler olarak yetiştirmek. Yabancı dil eğitimi bu noktada kritik. İngilizce’nin yanı sıra Rusça, Arapça, Boşnakça veya Türk lehçeleri gibi diller, gönül coğrafyamızla iletişimde stratejik bir avantaj sunar. Bir öğrencinin, Taşkent’te bir seminerde Türkiye’yi temsil etmesi veya Saraybosna’da bir kültürel etkinlikte yer alması, hem onun vizyonunu genişletir hem de Türkiye’nin imajına katkı sağlar.


Kültürel değişim programları da bu vizyonun bir parçası olmalı. Türk Cumhuriyetleri’nden veya Balkanlar’dan gelen öğrencilerle Türk öğrencilerin bir araya geldiği projeler, karşılıklı anlayışı artırır. Bir arkadaşımız, Kırgızistan’da katıldığı bir gönüllü programda, üniversite öğrencileriyle birlikte iftar programları düzenledi ve bu deneyim onun hayata bakışını değiştirdi. Üniversitelerimiz, bu tür fırsatları çoğaltarak gençleri gönül coğrafyamıza yakınlaştırabilir.


5. Gönül Coğrafyamıza Özel Açılım: Türk Cumhuriyetleri ile Bağlar

Türk Cumhuriyetleri ile ilişkiler, Türkiye’nin açılım politikasında özel bir yere sahip. Üniversitelerimiz, bu bağları akademik düzeyde güçlendirebilir. Örneğin, Türk Dili ve Edebiyatı bölümleri, Kazak Türkleri veya Kırgız Türkleri edebiyatını inceleyen dersler açabilir. Mühendislik fakülteleri, Türkmenistan’daki doğalgaz projelerine yönelik teknolojiler geliştirebilir. Bir Türk üniversitesinin, Azerbaycan’la ortak bir siber güvenlik programı başlatması, hem teknolojik iş birliğini artırır hem de iki ülkenin güvenliğine katkı sağlar.


Ayrıca, Türk Cumhuriyetleri’nden gelen akademisyenlerle iş birliği yapılabilir. Özbekistan’dan bir tarih profesörünün Türkiye’de ders vermesi veya bir Türk akademisyenin Kazakistan’da bir seminer düzenlemesi, bilgi alışverişini zenginleştirir. Bu tür adımlar, gönül coğrafyamızla olan bağları somut bir zemine oturtur.



6. Teknoloji ve İnovasyon: Dijital Köprüler

Teknoloji, sınırları aşmanın en hızlı yolu. Üniversitelerimiz, dijital araçlarla hem dünyaya hem de gönül coğrafyamıza açılabilir. Örneğin, bir Türk üniversitesi, Balkanlar’daki gençlere yönelik çevrim içi Türkçe kursları düzenleyebilir. Türk Cumhuriyetleri’nde kullanılan bir MOOC platformu, binlerce öğrenciye mesleki eğitim sunarak Türkiye’nin liderliğini pekiştirebilir. Yapay zekâ projeleri de bu açılımda kullanılabilir. Mesela, bir Türk üniversitesinin geliştirdiği bir tarım verimliliği modeli, Özbekistan’daki çiftçilere ulaşırsa, bu hem teknolojik hem de duygusal bir bağ kurar.


7. Toplumsal Farkındalık: Gönül Coğrafyamızı Tanıtmak

Üniversiteler, toplumsal bir misyon üstlenerek Türkiye’nin açılımını halka yayabilir. “Gönül Coğrafyamızda Türkiye” temalı sergiler, paneller veya belgesel gösterimleri düzenlenebilir. Örneğin, bir üniversite, “Türk Cumhuriyetleri ile Ortak Gelecek” konulu bir etkinlik yapsa ve bu ülkelerdeki Türk yatırımlarını tanıtsa, hem halkta farkındalık artar hem de gençler bu alanlara yönelir. Afrika’daki projeler kadar, Balkanlar’daki veya Orta Asya’daki başarı hikâyeleri de paylaşılmalı.


Sonuç: Birlikte Geleceği Şekillendirmek

Türkiye’nin dünyaya ve gönül coğrafyasına açılan kapısı olmak, üniversitelerimiz için bir ayrıcalık ve sorumluluk. Uluslararasılaşma, müfredat yenilikleri, iş birlikleri, gençlerin küresel ve kültürel vatandaşlar olarak yetiştirilmesi, Türk Cumhuriyetleri ile bağların güçlendirilmesi, teknoloji ve toplumsal farkındalık; tüm bu alanlarda atılacak adımlar, üniversitelerimizi bu büyük vizyona hazır hale getirecek. Türkiye’nin Afrika’ya, Balkanlar’a veya Orta Asya’ya açılımı, üniversitelerimizin desteğiyle çok daha derin ve kalıcı bir etki yaratabilir.


Üniversitelerimiz, bu vizyonu kucaklarsa hem kendilerini hem de Türkiye’yi geleceğe taşıyabilir. Soru şu: Üniversiteler olarak dünyaya ve gönül coğrafyamıza uzanan bu köprüleri inşa etmeye hazır mıyız? Cevap, hepimizin elinde. Nazikçe söyleyelim: Bu kapıyı aralamak, gençlerimize ve tarihimize borcumuz. Haydi, birlikte bu geleceği şekillendirelim!

 

Comments


bottom of page